30 Temmuz 2009 Perşembe


Yaşam akıyor...
Kısa sandığım koskoca bir zaman dilimiydi oysa, görmek veya görmemek gibi bir seçeneğim yoktu...
Adımlarını, bu kadar sık şekilde atacak bir zaman çizgisin de değildin..Sonuçta görmek istediğin gibi görüyordun, bende ki yada bu hayatta ki, tüm hiyerarşisine zaman aşımına uğratmaktan çekinmiyordu benliğin..

Şimdi söylüyorum..Ben yeni bir dünya keşfettim..Hiç olmadık bir beden'den, bir kaç mil öte de, ölen ve yeni'den yaşama gözlerini açan bir kelebek gibi uçmaktı arayışlarım ki; sırlarım içinde ki gömülmeler..Her şeyi bütünüyle kategorize etmemdi.. Belki de bu yıpratıcı saçmalıklarım...


Bütün her yerim, kendi içinde yer yapıyor..Zaman zaman bütün duygularım, acılarımla karışıp;içimde büyük bir acıyla dolaşımlı olarak, sol yanımdan, bedenime doğru yayılarak, inişe geçiyor.O an ölüyorum, ölmek istercesine hiç bilmediğim bir sokakta, öylece kalakalıyorum.

Anlamsızlık var.Bu odanın için de; yaşanılan bir acı var.Terk edip gidemediğim. Her bitirişim de kollarımdan tutup; beni iki yana sallayıp kalbimi sıkıp her seferinde çöpe atıyor.Her seferin de, bu lanet yer beni sorgulamaktan, beni ele geçirmekten usanmıyor..(Her şey bir işaret gibi dört bir yanımı sarıyor...)Neydi bu anlamsızlık? Halen neyin isyanı?...Yoklarcasına beni sorumlu tutan bir gereksizlik içinde, çıkış arayan bir zihniyet..Sormak,anlamak hele ki sonuç aramak çok tehlikeli; her an dibe vurup çıkışlarımı kendi içimde yutabilirim.. Ne kadar çabalarsam o kadar kendimi kaybediyorum.. Çoktan empoze edilip,su yüzüne vurmuş bütün yalanlar!Daha ne kadar araklayabilirim ki geçmişi.


Yalnızlığın yalın hali


Yalnızlık ,hiç beklemediğim bir süreç ardın'da, arkam'da durmayı yeğledi...
Oysa ne çok eserdim, gürlerdim ona ama gene de onsuz bu hayatı kendi içime doğru sömüremez dim...

Bir şekilde, her şeyin içinde karmaşıklığımı ve yıpranışlarımı ondan geriye atmak yerine, onunla birlikte benimsemeye, hazır bir şekilde masa da kendi önüme servis ederdim...

Bu sefer, hiç bir anlamı yok yalnızlıkların! Bir et yığını kadar, arayışlarımdan geriye kalan ikinci şahıslar ,çoğullar arasında geride kaldı...Sürdüremedim,kalkışlarımı bu kadar aceleci bir şekilde, hapsetti beni kendime güvenim sonsuzlaştı...Bir çemberin,teneke yığınları kadar serbesleşti tenim, hücrelerim den geriye çürük bir beden olarak benden ibaret geride serzenişlerini sesli bir şekil de sürdürdü.

Sinerji, yüksek sesle dile getirildiğin de yok olabilirdi ve bendekiler bütünüyle yok olmayı seçti.

12 Temmuz 2009 Pazar

Günün doğuşu..

Sessizliğin, ardından kapanılan kapıların bu kadar umut verici olacağını düşünmedim ..Yada, sadece içimdeki yanılsamaların bu kadar güç verici; bir iniş çıkış sergileyeceğini düşünmeksizin, girdim bu yola..Pişmanlıklar oluşturdu.Gerçek anlamda, hasar derecesinde iki den ortaya bölündüğümü hissettim.Bu kadar gürültülü bir şekilde; ses getireceği umudu oluşmamıştı; ruhumda..Bencillik, anlayıştan kaynaklananır bir sendrom değildi. Kilitli olan varsayımları, ortaya atmaktı bütün amacım..Amacımdan ileri bir geliş yolunda olduğum yerde sayıverdim; duygulara, duyulan açlık bu kadar ses getirebilir miydi? yada bir ikilem çemberinde ansızın yok olman mıydı; korkularım..

Ben açtım yollarını! Belki bir umutsuzlukla, belki de sandığımda sakladığım, kokmuş umutlarla yeniden yer almak istercesine.. Kendime, bilmeksizin aşağılanmaktan bir an olsun çekinmeden, gürültülü bir şekilde, hızlıca adımlarımı attım; ne yöne düşer adımlarım diye hesaplamalara sebebiyet vermemecesine..Ama bir şey biliyorum ki; bu oluşlardan yeni yeni kuleler dikiyor olman veya olmaksızın sana atıyordu; düşüncelerim. Bütün, sömürülerden yıkıntılara doğru.. Bu kargaşada, güven kazanıyordu.Bütün masumane duygularım, yeniden bir çember örgüsüyle;yeniden örülmeye başlıyor du..(Sen bilmeksizin yada hissederken, bütün döküntüleri alıp kaçtım..)


5 Temmuz 2009 Pazar

Bu sonsuzlukta, kalbim duracak gibi hissediyorum; hissettiklerini bir an için bile olsa; göz ardı edemiyorum. Her saniyeni izler bir yola büründüm. Çok akışkan bir şekilde, bana cevaplarını hiç beklemeden ardı ardına veriyor..

O zaman, neden böyle bir şeye dönüştük,neydi bütün olanlar bir anlam veremedim, veremeyecek kadar duyarsızlaştım! Öfkemin esiri oldum..düşüncesizliklerde kayboldum.Bu sınırı bu kadar geniş tutmak iyi değil çünkü boğulmak üzereyim..AŞK galiba seninle birlikte, sessizlikte boğulup yeniden dünyaya gelmek gibi; seninle gidip gelmek gibi.. büyük bir çığlık ardında, saklanan küçük bir insan topluluğunda ellerini okşamak duygularına dokunmak gibi...Dün boş bir sahilde denize bakarak seni düşündüm ne düşündüğümü bile bilmeyerek gene sendeki bütün çelişkileri yok etmeye çalıştım, bendeki bu küçük kadının şeffaflığını kendimden geriye alıp avucumun içine alıp kıyıya doğru vurarak arkamı dönüp gitmek istedim..

2 Temmuz 2009 Perşembe

düş içinde yanılsama

Sen seç adını, ben koyarım.Kollarının düğümlerini bir bir açmaya yeltendim.Çok pis bir şekilde ters teptin; yutkunamadım, doğrulamadım acımasızca çiğnedin.. Hazımsızlık midemi çökertti; sanki bir an durmaksızın aynı kelimeleri tekrar tekrar yeniledin.Bir an farklı sandım öpüşlerindeki tadı..

Dokunuşlarındaki bana verdiğin zevki, neden yeltendi ellerin bedenime acımasızca bir tutkuyla;ikisini bir arada yaşayacak kadar, isteyerek mi geliyordun yoksa yanlış adımlarmı baş gösteriyordu,bilincim umarsız bir şekilde esirin olmuştu.Siyah saten örtünün, içinde boğulan vücudum çok hızlı bir şekilde kalkışını gösterdi. Soğuk bir şekilde hassasiyetini göstererek nefes aldı bedenim, ruhum ise içinde hissediyordu kendini;bu kısmını ben düşledim,ben kurguladım beklemek zor olsada her anı yaşıyor gibi geçiyor; yeniden filmi takar gibi hapsediyor bütün önemsiz ünlemleri..Kafamın içinde hiç olmadık bir yerde, içinde yarattım seni galiba o yüzden izin vermiyorum gitmene.. Hiç olmadık bir zaman diliminde olsa da ,yeniden başa değil sona doğru gitmesini biliyorum.Ama anımsıyorum, yanındayım diye bu gereksiz huysuzlukların, tavırların sergileğnn bir sen değil yeniden, sen olma çabasının içinde kuşku uyandıran bir kadın..


Bu sefer kapana kısıldım..


Her şey, basitleşiyor mu yoksa bana mı öyle geliyor, biri bana lütfen söyleyebilir mi diyorum, işte olmuyor...sadece ben böyle değilim; bir tek benden kokmuyor bencilliğin kasvet dolu çelişkisi,yok olan bir şey yok olabilir mi diye soruyorum ve sonumu görmeye çalışıyorum.. çok mu çektim içime bu havayı ,geri çıkartıyım bu olamayışları bu tadı,bu gereksiz anlamsızlık sıfat boklarını, çünkü kendimi bu sefer yetersiz hissediyorum..hep aynı başta gidip, gelen bir karikatür gibi o yana bu yana sallanır, gibiyim..kokuşmuşluğunda cabası..

Neydi eksik olan? her şeyin aynı raddede oluşumu yada olmayan şeylerin, bedenimizde ve zihnimizde büyüttüklerimiz mi.. görmeden, duymadan kocaman bir kor haline gelerek bizi yakıp savrulması mıydı.. bu entrikalar.. biri çıksın bana açıklasın bir şekilde, hiç kullanılmamış sözcüklerin tanımı yapsın çünkü ben artık hiç bir şeyde anlam aramıyorum..içtiğim sigaranın tadını,yediğim yemeğin ne renk ne çeşit olduğunu bile, fark edemiyorum; çıkmaz bir döngü beni içine alıp sıkıştırıp sonra yeniden koy verip içine alıp bırakıyor..Duyularım yetersiz hale getiriyor bu aşk sözcüklerimi içine kıstırıyor.. beni ben olmaktan alıkoyuyor.

Benim istediğim aynı cümlelerle süslenmiş her seferinde aynı kelimeleri kullanıp eskitmek değil tam tersi yeni şeylerle başlayıp tek tek yeni başlıyormuş gibi ipimi salmak istiyorum.. ama bu koca dünya dar geliyor bana ... aynalara baktığımda bir yanılsama görüyorum, gözlerimde yalansızlık içinden koşup bağıran bir küçük çocuk, belkide bir kadına dönüşmekten çekinmeyen bir faişe kıllığına bürünmüş bir insan, neyim ben kimim?ben bile tanımıyorum kendimi,zaman zaman yabancılaşıyorum bedenime yok etmeye çabalıyorum, içimden geçen bütün tozların etkisini kaybetmesini beklemeden son vermeyi düşünüyorum bu hayat denilen hayatıma güle güle demeyi,çaresiz olmak çok kötü,saplantılar seni başka birine dönüştürmeden git diyor zihnim duyuyorum, ben olmaksızın serzeniş içinden çıkıp geliyor.. dökülüyor ağzımdan,her yerimden salıyorum ..Ve diyorum ki, en güçlü şeyler ardında ,basitliklerle basitleştirilmiş cümleler koyarsan artık geri dönüşü yok bu en kazın çünkü, "kelimeler en başarılı olduklarında bile aciz kalan sembollerdir"...

;;