17 Mayıs 2011 Salı

...


Dışarıdan bakınca her şey, ne kadarda farklı görünür bizlere..ama içine attığın da o adımı sanki dipsiz bir kuyu gibi içine yuvarlanırız; her şeyin ne kadar sahte ve iki yüzlü olduğunu gördüğümüzde, önce afallarız ama yinede devam ederiz.. daha tam anlamadığımızı anlarız!. sonra dank eder..sonra hiç beklemediğimiz anda yıkılır kalırız gördüğümüzde ve anladığımızda ama her şey çoktan yaşanmıştır, bize kalan ise sadece pişmanlık adına her gün tekrarlayacağımız keşkeler den ibaret..

Her şey aynı bak


Karaltının tam ortasın da,düşüşteyim gitmek ve kalmak arasında kaldım..

Ne yapsam olmuyor,olmuyor bazen; tek istediğim gerçek olmayan bir dünya,

biliyorum ama bilmek istemiyorum yabancı suratlar aynı kişilikler,gitmenin ne yararı var

o zaman,değişen sadece yüzler sadece yüzler anlıyor musun, sen aynıysan onlar da aynı..

yırtıp atmak zor,acı yeniden deneyimlemek ise bir hayal.

22 Ocak 2010 Cuma

Kurgu (Sil baştan)


Benimkisi bir oluş ve olmayış masalı aslında,pençeme takılan bir et parçası, sevgisizliğin sıfatını yazdım bu güne kadar..Ama sonuç hep boş bir kavanoz kadar “anlamsız ve zamansızdı taki sana rasladığım güne kadar bu olamayışlardan bir zaman belirlemek istedim bu seferde bir illet gibi yakama yapıştı atmak istedim(Ama olmadı) ve o gün , sarhoş olduğum bir anda birden online oldu yüzüm güleçliği takındı her zaman ki gibi..alkolünde etkisiyle açılsam mı ,açılmasam mı diye düşünürken,bir anda bahsetmeye başladım ne dediğimi bilmeyerek kendi, kendime bir süre öylece kekelemeye başladım.. ama bir anda, ben sana aşığım cümlesi çıkamadı ağzımdan, resmen ilk defa bu kadar uzun bir süre kendimle cebelleşmeye başladım,anlatmaya çalıştım ama çok zorlayıcı bir süreçti çok güçtü.. beni gittikçe hapsediyordu içinde.
En sonunda "anlamıyor ben ne yaparım" dedim "anlatmaya çalıştın mı ki anlasın" dedi çalıştım, çalışıyorum dedim anlamıştır o zaman" dedi..öylece kaldım, boğazımda sanki bir yumruk varmış gibi sayıklıyordum ki, gözlerim bir anda buğulandı..(Sustum sadece sustum olmak isteğim yerde yok saydım bendeki benleri öylece..)ve bir zaman sonra;sürekli görüşelim dedi gel dedi cesaret edemedim sonunda kalktım gittim...ama bu süre zarfında sürekli onu sinir ettim. Konuşmamaya başladı..Ne kadar da kolaydı onun için boşluğa düşüne,hırpalanan o değildi;her şey kolaydı senin için..Ve sonunda suskunluğunu bozdu ve bu son dedi.

-Görüşmek istiyorum, dedi-Ciddi misin dedim..-Evet, dedi. Ama bu son deyişim,eğer buna da bahaneler uydurursan "unut beni" dedi..-Tamam dedim ..

Görüşmek istemiyordum, kalbim öle hızlı hızlı atıyordu ki, korkmaya başladım ellerim titriyordu,gelemiyeceğim filan demeye başladım ve gene zırvalamaya başladım..gelmezsen bir daha benimle konuşma gibi sözler söyledi..tehdit zoru ile kalktım gittim.Görüşmenin olacağı gün bir anda o kadar çok istedim ki görmeyi, anlık duygular kapladı beni! aslında anlık duygulardan çok farklıydı, kendimi topladım sandım cesaretimi ellerimin içine alıp ,yoğurup şekil verip onun avuçlarının içine akıtabileceğimi düşündüm.
Belgin, vardı yanımda.. içmek için bir yerler aradık gittik pikaba, kafayı bulduk nerden bilebilirdim ki, onunda sık sık gittiği bir yer olduğunu..içtim içtim sarhoş oldum..Telefonum çalıyordu bir an hiç olmadık bir yerde olmak istedim.. düşüncesizliğimin, düşüncesi belirdi ve açtım.. nerdesin dedi pikap cafedeyim.. bekle orada, 10 dk sonra oradayım dedi..o sırada, belgin gitti o gelmeden.Hissettim gelmişti,başımı kaldıramıyordum bir anda yanımda dikildi..öptü beni.. basımı kaldıramıyordum ki sorduğu sorulara cevap vereyim..kekelemeye başladım ama yinede konuşamıyorum..tutuldum sanki bir çıkmaza girdim aşamıyorum, güçlükle hareket eder gibiydim..en sonunda aile fotolarını gösterdi bana ;sonra çerez tabağından bir fıstık aldı attı bana..bana mısın demedim gene konuşamıyorum,sanki zihnim bedenimle dalga geçer gibi benimle hiç bilmediğim bir oyun, oynuyor ve kapana kısılıyorum..benim o gece eve gitmem gerekiyordu..kalkalım mı dedim son arabaya binebilmek için,tamam dedi kaktık.
-Emin misin dedi bende kalmak istemediğine?- Ben tek kalamam ki dedim..-Benimle yatarsın dedi..
O an, kendimi hiç olmadığım bir şekilde , bir an olsa bile oldukça iyi hissettim bir yandan da, korkuyordum! savunmasız bir şekilde..gittik..ve o gece onda kaldım.
Ben yatıyorum dedi.. gittik yattık..O an, üşüyordum,terliyordum ve korkuyordum içimdeki duygular boşalırcasına yırtıp atmak istedim bütün bu olur olmazlığı üstümden..bana sarılır mısın dedim..gel buraya dedi gülerek ve beni kendine doğru çekti.. sarıldım göğsüne kafamı koydum. Baktığım bu görünmeyen, merak ettiğim açıklanamayan, hissettiğim hissedilemeyen şey nedir? Hıçkırıklarımda kahkahanın yankısında, ağlamaya başladım içimdeki bütün olup biteni boşaltmak gibiydi..arkanı dön dedi.. dayanamadım ve öptüm onu,tam dudaklarıma yapışıcak ken arkamı döndüm sarıldı..bütün vücudu vücuduma değdi..irkildim,tuhaf bir hassasiyet vardı üstümde dilimden bir şeyler dökülsün istedim..ama dilimdekiler bedenime sıçramadan yok olmayı seçti..yerini sessizlik yer aldı..gece boyunca onu öylece izledim öyle güzeldi ki gözümde..Arada sırada arkasını döndü..ama bir süre sonra yaklaşıp, elini kolumun arasından soktu.. öylece kaldık..o an zaman dursun ve hep elleri kolumun içinde, kalbim ise onun bedenine doğru akıp, onda can bulsun istedim...yatağın ne tarafında yattım halen seçemiyorum sağında mı yoksa solunda mı ama cam kenarındaydım..bir ara üzerim açılmıştı, üzerimi örttü..sabah ezanı okunduğu sırada resmen ana avrad düz gitmiştim sabah olmasın diye..şimdiden özlemeye başlamıştım bile yanımdayken bu duygunun açlığını hiç bu kadar derin bir şekilde hissetmemiştim..basım çatlıyordu dayanamadım..hap istedim,kalktı su getirdi..hapı verdi bana ve yeniden uyudu..sabah oldu işe gitmek için telefonu çaldı...ben ise her anı resmen beynime kazımak için bakıyordum çok net bir şekilde halkaları halen düğüm haline getirmekte, zorlanmıyorum çünkü aynı şeyleri yeniden yaşıyor gibiyim her saniyesini.

Uyandı günaydın dedi..yanımda pantolonunu giyindi..soyundu bakamadım elim ayağım bir birine karıştı tutsak ediyordu beni kendinde ama oysa farkında bile değildi.Beni taksiye bindirdi..orda ilk defa göz göze geldik gözleri koyu yeşildi ve derin bir boşlukta kaybolur gibiydim..sarıldık, taksiye biner binmez gözyaşlarım çok müsait bir şekilde o ana boşalmaya başladı..gittim.iki saat sonra mesaj attı.. seni kıracak birşey mi yaptım çok kötüydün diye..sanki o an bir bitiş anıydı.. o kadar çok sevgi birikimi var ki bu beni onu daha çok bağlıyor olması bir an yok olmama sebep oluyordu..

25 Ekim 2009 Pazar

"O kadın"..


Sessizce içine aldı beni, uyurken yudum yudum bir nefes kadehin de, ürperdim sen gidip gelirken, çıkmaz bir boşluktu, belki hiç olamayışlar dan ibaret savruk gelişlerin.. Bir anda, hem esiyor ve hiç olmadık yerde , kargaşa yaratırcasına yok ediyordu...sebebiyetsiz anlar da telaffuz ederken, içime içime giren bir beden den ibaret sandığım gizli bir ruh gibiydi..sadece içime sinmesini, beklediğim bir var oluşta ki kızgın bir alev topu kadar yakıcıydı. Görüyor olman, beni başka yerlere savurmasını beklemediğim, anlar dan ibaret değildi;bambaşka yerler den hiç olmadık bir kent yaratabiliyordu.Tenimde hiç susmayan bir çocuk iniltisi gibi içime doğru kaymasını bekledim! zaman zaman hayal edemeyecek kadar güçtü belki yada olması gerektiği gibiydi.Belki de eksik, tamamlamalar vardı.

Bitmişliğin, hiçlikleri uzun mesafeden geriye aldanamaz manasız sözcükler çıkartır.Hiç olmamış benlikler de geriye kalan, sadece boş bir yaşamda birleşen, imkaniyetsiz sözcüklerdir...tıpkı çözümsüzlüğün ortasın da koşan kelimeler gibi.

Yeniden, hayata gelmek gibi hissetmek bütün olguları.. İçine bastırır gibi kaygan bir deliğe uzanmak boylu, boyunca belki de geri tepmek bütün olumsuzlukları.. İşte o an yeniden koyulmak dünyanın bütün duygularına.. dokunmak içten sıcacık bir duygu arasın da belirlemek başlangıçları..Şimdi yeniden soruyorum; sizleri siz yapan şeyler, ortak olmayan bir keşif kadar belirleyici ve özgürlükçü mü diye ,yoksa saçmalıklar ardın da ,kalıplar ardın da, düz tapan bir yol gibi hiç bir dengeyi sap saklamamak mı?

Başka, başka hayatlar da birbirlerinin yaşamlarını ya satın aldılar yada kiraladılar; bilmeden uçsuz,bucaksız kavramlardı...Biliyorlardı belkide,sadece yalın ayak bir düzmece düzüşmece den ibaret karmaşık kavramlara dolanan aldatmacalar sonucu doğan,yalnızlık kurgusunda rol olan toplum.

Ya şimdi hangi gündeyiz..

Bugün, bugünde kaldı..tıpkı, diğer günler gibi olasılıksız veya olasılıklı ne farkeder ki, şimdi neyin ne olduğunu bilmeden çıkılmadı mı bilinmeyen bir yola? bütün hayaller bir kandırmacaya dönüşmedik mi senle ben..

Sessizlik,suskunluklarını bir, biri ardına sıklaşırcasına beni bende kaybedecek kadar yüzsüz..

30 Temmuz 2009 Perşembe


Yaşam akıyor...
Kısa sandığım koskoca bir zaman dilimiydi oysa, görmek veya görmemek gibi bir seçeneğim yoktu...
Adımlarını, bu kadar sık şekilde atacak bir zaman çizgisin de değildin..Sonuçta görmek istediğin gibi görüyordun, bende ki yada bu hayatta ki, tüm hiyerarşisine zaman aşımına uğratmaktan çekinmiyordu benliğin..

Şimdi söylüyorum..Ben yeni bir dünya keşfettim..Hiç olmadık bir beden'den, bir kaç mil öte de, ölen ve yeni'den yaşama gözlerini açan bir kelebek gibi uçmaktı arayışlarım ki; sırlarım içinde ki gömülmeler..Her şeyi bütünüyle kategorize etmemdi.. Belki de bu yıpratıcı saçmalıklarım...


Bütün her yerim, kendi içinde yer yapıyor..Zaman zaman bütün duygularım, acılarımla karışıp;içimde büyük bir acıyla dolaşımlı olarak, sol yanımdan, bedenime doğru yayılarak, inişe geçiyor.O an ölüyorum, ölmek istercesine hiç bilmediğim bir sokakta, öylece kalakalıyorum.

Anlamsızlık var.Bu odanın için de; yaşanılan bir acı var.Terk edip gidemediğim. Her bitirişim de kollarımdan tutup; beni iki yana sallayıp kalbimi sıkıp her seferinde çöpe atıyor.Her seferin de, bu lanet yer beni sorgulamaktan, beni ele geçirmekten usanmıyor..(Her şey bir işaret gibi dört bir yanımı sarıyor...)Neydi bu anlamsızlık? Halen neyin isyanı?...Yoklarcasına beni sorumlu tutan bir gereksizlik içinde, çıkış arayan bir zihniyet..Sormak,anlamak hele ki sonuç aramak çok tehlikeli; her an dibe vurup çıkışlarımı kendi içimde yutabilirim.. Ne kadar çabalarsam o kadar kendimi kaybediyorum.. Çoktan empoze edilip,su yüzüne vurmuş bütün yalanlar!Daha ne kadar araklayabilirim ki geçmişi.


Yalnızlığın yalın hali


Yalnızlık ,hiç beklemediğim bir süreç ardın'da, arkam'da durmayı yeğledi...
Oysa ne çok eserdim, gürlerdim ona ama gene de onsuz bu hayatı kendi içime doğru sömüremez dim...

Bir şekilde, her şeyin içinde karmaşıklığımı ve yıpranışlarımı ondan geriye atmak yerine, onunla birlikte benimsemeye, hazır bir şekilde masa da kendi önüme servis ederdim...

Bu sefer, hiç bir anlamı yok yalnızlıkların! Bir et yığını kadar, arayışlarımdan geriye kalan ikinci şahıslar ,çoğullar arasında geride kaldı...Sürdüremedim,kalkışlarımı bu kadar aceleci bir şekilde, hapsetti beni kendime güvenim sonsuzlaştı...Bir çemberin,teneke yığınları kadar serbesleşti tenim, hücrelerim den geriye çürük bir beden olarak benden ibaret geride serzenişlerini sesli bir şekil de sürdürdü.

Sinerji, yüksek sesle dile getirildiğin de yok olabilirdi ve bendekiler bütünüyle yok olmayı seçti.

12 Temmuz 2009 Pazar

Günün doğuşu..

Sessizliğin, ardından kapanılan kapıların bu kadar umut verici olacağını düşünmedim ..Yada, sadece içimdeki yanılsamaların bu kadar güç verici; bir iniş çıkış sergileyeceğini düşünmeksizin, girdim bu yola..Pişmanlıklar oluşturdu.Gerçek anlamda, hasar derecesinde iki den ortaya bölündüğümü hissettim.Bu kadar gürültülü bir şekilde; ses getireceği umudu oluşmamıştı; ruhumda..Bencillik, anlayıştan kaynaklananır bir sendrom değildi. Kilitli olan varsayımları, ortaya atmaktı bütün amacım..Amacımdan ileri bir geliş yolunda olduğum yerde sayıverdim; duygulara, duyulan açlık bu kadar ses getirebilir miydi? yada bir ikilem çemberinde ansızın yok olman mıydı; korkularım..

Ben açtım yollarını! Belki bir umutsuzlukla, belki de sandığımda sakladığım, kokmuş umutlarla yeniden yer almak istercesine.. Kendime, bilmeksizin aşağılanmaktan bir an olsun çekinmeden, gürültülü bir şekilde, hızlıca adımlarımı attım; ne yöne düşer adımlarım diye hesaplamalara sebebiyet vermemecesine..Ama bir şey biliyorum ki; bu oluşlardan yeni yeni kuleler dikiyor olman veya olmaksızın sana atıyordu; düşüncelerim. Bütün, sömürülerden yıkıntılara doğru.. Bu kargaşada, güven kazanıyordu.Bütün masumane duygularım, yeniden bir çember örgüsüyle;yeniden örülmeye başlıyor du..(Sen bilmeksizin yada hissederken, bütün döküntüleri alıp kaçtım..)


5 Temmuz 2009 Pazar

Bu sonsuzlukta, kalbim duracak gibi hissediyorum; hissettiklerini bir an için bile olsa; göz ardı edemiyorum. Her saniyeni izler bir yola büründüm. Çok akışkan bir şekilde, bana cevaplarını hiç beklemeden ardı ardına veriyor..

O zaman, neden böyle bir şeye dönüştük,neydi bütün olanlar bir anlam veremedim, veremeyecek kadar duyarsızlaştım! Öfkemin esiri oldum..düşüncesizliklerde kayboldum.Bu sınırı bu kadar geniş tutmak iyi değil çünkü boğulmak üzereyim..AŞK galiba seninle birlikte, sessizlikte boğulup yeniden dünyaya gelmek gibi; seninle gidip gelmek gibi.. büyük bir çığlık ardında, saklanan küçük bir insan topluluğunda ellerini okşamak duygularına dokunmak gibi...Dün boş bir sahilde denize bakarak seni düşündüm ne düşündüğümü bile bilmeyerek gene sendeki bütün çelişkileri yok etmeye çalıştım, bendeki bu küçük kadının şeffaflığını kendimden geriye alıp avucumun içine alıp kıyıya doğru vurarak arkamı dönüp gitmek istedim..

2 Temmuz 2009 Perşembe

düş içinde yanılsama

Sen seç adını, ben koyarım.Kollarının düğümlerini bir bir açmaya yeltendim.Çok pis bir şekilde ters teptin; yutkunamadım, doğrulamadım acımasızca çiğnedin.. Hazımsızlık midemi çökertti; sanki bir an durmaksızın aynı kelimeleri tekrar tekrar yeniledin.Bir an farklı sandım öpüşlerindeki tadı..

Dokunuşlarındaki bana verdiğin zevki, neden yeltendi ellerin bedenime acımasızca bir tutkuyla;ikisini bir arada yaşayacak kadar, isteyerek mi geliyordun yoksa yanlış adımlarmı baş gösteriyordu,bilincim umarsız bir şekilde esirin olmuştu.Siyah saten örtünün, içinde boğulan vücudum çok hızlı bir şekilde kalkışını gösterdi. Soğuk bir şekilde hassasiyetini göstererek nefes aldı bedenim, ruhum ise içinde hissediyordu kendini;bu kısmını ben düşledim,ben kurguladım beklemek zor olsada her anı yaşıyor gibi geçiyor; yeniden filmi takar gibi hapsediyor bütün önemsiz ünlemleri..Kafamın içinde hiç olmadık bir yerde, içinde yarattım seni galiba o yüzden izin vermiyorum gitmene.. Hiç olmadık bir zaman diliminde olsa da ,yeniden başa değil sona doğru gitmesini biliyorum.Ama anımsıyorum, yanındayım diye bu gereksiz huysuzlukların, tavırların sergileğnn bir sen değil yeniden, sen olma çabasının içinde kuşku uyandıran bir kadın..


Bu sefer kapana kısıldım..


Her şey, basitleşiyor mu yoksa bana mı öyle geliyor, biri bana lütfen söyleyebilir mi diyorum, işte olmuyor...sadece ben böyle değilim; bir tek benden kokmuyor bencilliğin kasvet dolu çelişkisi,yok olan bir şey yok olabilir mi diye soruyorum ve sonumu görmeye çalışıyorum.. çok mu çektim içime bu havayı ,geri çıkartıyım bu olamayışları bu tadı,bu gereksiz anlamsızlık sıfat boklarını, çünkü kendimi bu sefer yetersiz hissediyorum..hep aynı başta gidip, gelen bir karikatür gibi o yana bu yana sallanır, gibiyim..kokuşmuşluğunda cabası..

Neydi eksik olan? her şeyin aynı raddede oluşumu yada olmayan şeylerin, bedenimizde ve zihnimizde büyüttüklerimiz mi.. görmeden, duymadan kocaman bir kor haline gelerek bizi yakıp savrulması mıydı.. bu entrikalar.. biri çıksın bana açıklasın bir şekilde, hiç kullanılmamış sözcüklerin tanımı yapsın çünkü ben artık hiç bir şeyde anlam aramıyorum..içtiğim sigaranın tadını,yediğim yemeğin ne renk ne çeşit olduğunu bile, fark edemiyorum; çıkmaz bir döngü beni içine alıp sıkıştırıp sonra yeniden koy verip içine alıp bırakıyor..Duyularım yetersiz hale getiriyor bu aşk sözcüklerimi içine kıstırıyor.. beni ben olmaktan alıkoyuyor.

Benim istediğim aynı cümlelerle süslenmiş her seferinde aynı kelimeleri kullanıp eskitmek değil tam tersi yeni şeylerle başlayıp tek tek yeni başlıyormuş gibi ipimi salmak istiyorum.. ama bu koca dünya dar geliyor bana ... aynalara baktığımda bir yanılsama görüyorum, gözlerimde yalansızlık içinden koşup bağıran bir küçük çocuk, belkide bir kadına dönüşmekten çekinmeyen bir faişe kıllığına bürünmüş bir insan, neyim ben kimim?ben bile tanımıyorum kendimi,zaman zaman yabancılaşıyorum bedenime yok etmeye çabalıyorum, içimden geçen bütün tozların etkisini kaybetmesini beklemeden son vermeyi düşünüyorum bu hayat denilen hayatıma güle güle demeyi,çaresiz olmak çok kötü,saplantılar seni başka birine dönüştürmeden git diyor zihnim duyuyorum, ben olmaksızın serzeniş içinden çıkıp geliyor.. dökülüyor ağzımdan,her yerimden salıyorum ..Ve diyorum ki, en güçlü şeyler ardında ,basitliklerle basitleştirilmiş cümleler koyarsan artık geri dönüşü yok bu en kazın çünkü, "kelimeler en başarılı olduklarında bile aciz kalan sembollerdir"...

22 Haziran 2009 Pazartesi

İlk gün ve sonradan gelen, diğer ki günlerin karışık bir şekilde, arapsaçına dönüşmesinin, bir döngünün ortasından çat diye ayrılmasını beklerken ,gittikçe bir bağ oluşurcasına lastik gibi uzaması..
Yüzüne baktım ve baktım, gözlerinin derinlerine nasıl indiğini fark etmeden, o an başladı her şey..yüzündeki her mimiğine,çizgilerine iniş hatlarına göre zamanlara böldüm ve tek tek isim verdim, anlam kazandırdım kendimce...bir tarafında hüzün,diğer tarafında ise seni bulmak için yolculuğa çıktım..labirentlerden, seni zorlu bir şekilde bulmaya, çalışarak geldim... sana doğru kanatlarımı kullanmayı bilmeden, çarpa çarpa hareketlenmeyi beceremeyen hislerle durdum gözlerinin ardında..zamansız zamanlarda bulmaya çalıştım kendimi; her dönüşümde sana doğru yıkımlarımdan çok bir çocuğun haykırışlarını görürcesine gidip geldim aynı yoldan, başa sararak..sadece sendeki yol farklı bir şekilde, çığlıklarını suratıma yapıştırdı teker teker.. bu oluşlara bir çok anlam kazandırmak istedim..yanılacağımı bile bile, tuzakların bir bir içine düşerek, çıkıp yine sende buldum kendimi..belki sorguladım her seferinde,belki kaçtım;bazen de umutsuzluk indi göz perdelerime doğru, işte o an yeniden ve daha hızlı bir şekilde, suratıma çarptı yanılgı sandığım bütün hislerim; gerçekten var olduğunu, kendimi kandırmadığımı ve gittikçe kalbimin ritimleri, git gide daha fazla heyecanla çarpmaya başladığını fark ettim..



Şimdi de ardında olmadık yıkımlar bırakıp,arkana bakmadan gideceksin. İçimdeki ses ne kadar büyüyecek ve bende nasıl bir şekil alacak bilmiyorum.. düşünmek istemiyorum; açıkçası seni bir daha görecekmişim gibi bırakıcam ellerini,yüzüne dokunurken bir daha hissedecekmişim gibi yarım bir şekilde ayrılıcam senden.. evet yarım kalıcaz...sessizliğe bölünecek her bir parçamız.. O,an derin bir boşluğa düşerek gözlerimiz derin bir uzaklıkta, yer yaparcasına kaybolacak.. Ne sen ne de ben hiç olmamacasına kaybolacak ...her yerde sen ve doldurulması gereken tümcelerden ibaret boşluklarımız kalacak..SEN BENDE, ANİ ÇIKIŞINI YAPBOZLAR HALİNDE , PARÇALARIMI ELEDİN ..BENSE DAHA YENİ ANLAMLAR ,SIFATLAR KONDURAMADAN SENSİZLİKTE SENİ ARAMAYA BAŞLADIM BİLE..



('Sensizliğin tam ortasında, bu gidiş çok zamansız'!..)

20 Haziran 2009 Cumartesi

kasvet dolu bir an..


Sustum her saniyede sustum..korktum tepkilerden ,haykırışlardan ,belkide kendimden korktum,belkide o yüzden kaçmaya yeltendi ruhum..sen halini görmek istemedim bir an seni delicesine özlerken, ne yaptığımı bilemedim .. nereden bilebilirdim ki saniyeler sığdırıp yok edebileceğini ,canımı bu şekilde sömürüp atabileceğini..kırıp kırıp parçalar halinde toz halinde savurabileceğini..Bu hiçlikler daha ne kadar büyüyecek ve daha ne kadar sensizliği kendime yakıştırabileceğim ben..kendi zihnine yakıştırdığın gibi..

Düşünmek istemesem de düşünüyorum,bir bilmece gibi çıkışlarımın zorlaşmasını bekliyorum ..çözümsüz hale gelmek istiyorum hiç olmadık yerde var olmak ve gelmemek ,görmemek istiyorum hiç bir şekilde bedenimi sadece seni sığdırmak istemiyorum, yanlış ama gerçekleri bir bir ardına sıralayıp, sonra tökezleyen adımlarla geliyorum her defasında başa sarmak bu kadar acımasız bir şekilde gerçekleşemez..

Şuan kendimi,nasıl hissetiğimi nereden bilebilirsin ki.. hissettiğin varsayımlar, meğerse hep negatif halindeymiş,bilemedim..Bende, her defasında senin kurguladığın, sahnelerin tozunu zevkle, yutmakla meşgulmüşüm..Son veriyorum yazıya;içimde hastalık gibi bir kırgınlık halinde, bedenim titretmesini dindiremeyecek kadar halsiz ve bitkin bir haldeyim,sigaranın durmak bitmek bilmeyen dumanı halinde ;gözlerim bir boşluğa bakar gibi yoksun kaldı.. göz bebeklerim anlamsız saçma bir kurguda, kapana kısılmış gibi gidip geliyorum.. çarpa çarpa,düşe düşe..


14 Haziran 2009 Pazar


Sayfalar işliyor bugün,görüyorum geçmişin nasıl hiç olmamış gibi yok olduğunu, neden unutuluyor, neden gömülüyor bir anda her şey...ve neden şimdikileri gömmek bu kadar hassasiyet üstüne belirgin oluyor her bir bölümümüzde..

Küçüksün küçüğüm her şey güzel, hiç olmaksızın sezmez hiçbir olguyu.. her şey bir anda, yaş ilerledikçe, bilinç altında ve etkisinde kalırsın sadece ve kendini tanıdığın an bir patlama gerçekleşir ve bir anda düş cehenneminde kabus olmasını beklersin.. o minik ufacık ellerinden esir kalmak..bedenini kirlenmiş, zihnin buz tutmuş..

Bakamazsın önüne,gidip gidip çarpıverirsin her seferinde, bile bile yok olacağını o kadar iyi bildiğin halde lüzumsuz yere değdirirsin içindeki param parça çocuğa,yaşanmışlık olsa keşke bunlar; isteyerek olsa ,pişmanlık olsa ama değildir...

Yok olmuşsundur,..bedenini, yüzündeki belirtilerin bile ne zaman olduğunu, fark etmeden üremeye başlar.. yeni yeni anlamlar kazandırır sana ,dört duvar içinde dönüp durursun,gözlerin isyan eder bu odaya bedenin tavan yaparcasına yeri havayı inletir..sessiz bir şekilde, fark etmek o kadar zordur ki seni senden iyi bilmeleri imkansızdır..yapamazsın sığ bir şekilde dilin,nutkun ,gözlerin her şeye ama her şeye kapalı bir cam gibi içeri sızmasına izin vermeyecek şekilde hapseder seni..

İçtiğin sigaraların hattı hesabını bilmeksizin, sigara dumanının gözlerindeki yaşlara sebep olmaksızın ağladığının bile görmene kapalı kalır.....yıkıp dökmek ister ruhun onu savurmak ister,her şeyini alana kadar, küfretmek ,isyan etmek; bir çırpıda kabuk kabuk,sıyrılmasını,bütün betimlemelerin sadece ve sadece senin bir deyişinle yok olmanı bekler... arkama bile bakmadan görmeden belkide..

Gözleriniz kapalı...suçlayamam ki sizleri izin veremem ki buna... parçalanmış ruhum ellerinizde bugün becerilmiş bir şekilde param parça kül olup savruldu siz fark edemediniz...gülüşlerim yabancı bir ben kattınız bana siz, gerçeklerimi yaktınız attınız.. 'Nasıl bir araya gelirim artık'...kolay değil hiç bir şey ama rol yapmak daha kolaylık bir biçimde kaynıyor içimdeki derinliklere yer yapıyor, hiç bir şekilde çıkmaksızın kapalı bir kutu oluyorum her seferinde...

Hayatın anlamsızlığına içiyorum,bütün yıpranışlara,eskimiş ikinci el kitaplara,o kitapların anılarına canlandıran insanlara..benim raflarımda çoktan tozlandı..yenilenmiş eşyalar arasında aldım nefesimi ,ne vardı ki çoğul kalan şeyler ansızın yitik bir şekilde elimin tersiyle yıkıp gidecekler..'Tıpkı sen gibi..

Eskimiş insanlar,eskimiş yıkık dökük ahşap evler,samat'ya sokağımın insanları üzerlerine sinmiş balık kokusu ,daracık uçsuz bucaksız sokaklar,çığlık çığlığa bağıran koşan çocuk sesleri.. 70'ler de 80' ler de çalan nostaljik plaklar arasındaki, rengini eskitmiş tozlanmalar ve seni bunların içinde bulmam bana başka bir insanı anlatıyor bugün,hiçbir yeniliğin ardında olmayışlarını bu olmayışlara farklı kokular yerine eskiyle yeni karışımı olmayışının esrarengiz hali kayıyor bana doğru,gitti gider..diyorum ansızın birden yeniden bir patlama gereksinimi duyar gibi yanılgıya düşüyorum.Başımı iki yana çevirip başka oluşlarını görmeye çabalarken,arka arkaya gelen, farklı senler sıralanıyor suratımın her bir bölümünde,çenemdeki çukurun ne kadar yıkasam da dokunuşlarının silinmesi yerine eskimiş bir dokunuş olarak canlanacak gözlerimde,her öpüşün yanaklarımdaki gülüşlerindeki sen gibi çoğullukları üst üste getirecek ve yeniden yaşar gibi gözlerim başka şekilde hüzünlenecek,üzüntü maiyetinde değil ama. Sonra ansızın elvıs'ın şarkısı çınlayacak kulaklarımda,(It's Now Or Never-bu nakarat sana..Kiss me my darling be mine tonight,Tomorrow will be too late,It's now or never my love won't wait.) hiç olmadık bir yerde,belki o an senin olduğun yerde de Sam Brown(Stop) çalacak; o zaman hissederek senin olduğun tarafa bakarak beraber dinliyormuş gibi bir biri ardına gelen hızlanan ritimlerle öpüşlerin de hızlanacak..O an içimdeki çığlıklarım bir biri, ardına sıralanacak,kimse yokmuş gibi davranıp ansızın o yolu takip etmeye devam edicem...Her yok oluş bir var oluşlar perdesinin arkasına saklanan hayat değilmidir;zaten.

Bu sana sevgilim;

Yıllar sonra Beni ararsan. Kalbimde hala Ve daima Yerin olduğunu Bil. Yıllar sonra Beni bir gün Ararsan. Bambaşka yollarda Yürüyorsak, Sana her şeyi Söyleyemesem de Kalbimde hala Ve daima Yerin olduğunu Bil.

13 Haziran 2009 Cumartesi

Hissedemedikleri mi şimdi şu zamanda ,şu saatte hissediyorum; dönüp durmaktan bedenim yorgun düştü ama yine'de kendimle cebelleşmekten sıkılmadım.. Ama yarım kalmışlıkları yarım bir şekilde bırakmak istemedim gene ve gene alamadım.. tamamiyle, tozlanan masanın bir bir tozlarını;yok hayır zor geldiğinden değil, sadece yeterince yorgun düştüğümün farkına varmaktan korktum bu sefer ben..sadece düşündüm, evet sadece beynimi iki yana küfredercesine saydırdım..

Bütün dolmuşluklarımı birer birer çıkarıp ,atmak için yeniden hissetmeye çalıştım..İnanma sen bana, ben yazılarımda bile gerçekleri yazamayacak kadar kendimden korkuyorum, tam anlamıyla dökmüyorum, eğer tam anlamıyla sana yansıtsam kendimi, bedenimin iki yana bölüneceğini sanıyorum ve bütün parçalarım birer birer kendini bırakacak gibi yol alacaklarını düşünüyorum,düşünsene o kadar yalnızım ki, kendimden başka sığınacağım bir duvar yokken,kendi kendimi terk edecek kadar şizofren olduğumu düşünüp,yeniden saçmalama seanslarına giriyorum , o sırada ben ben olmuyorum..ben bölüm bölüm değişen kadın oluyorum,her sahnede, başka hayatların konularını yansıtan, değişik şekillerde yutuyorum sahne tozlarını ve zaman zaman,uzun bir süre hazımsızlık yapıyor bu bende, oldukça zor oluyor..Bazen alışmak,varken bir den bire yok olmak ,sanki hiç olmamışsın gibi rüya gibi esen, o yüzden anlıyorum, böle yutkunama mın nedenlerini dönüp durmamın ne kadar iyi bir oyuncu olarak,kendimi sana karşı kaide değersiz bir şekilde sessiz kalmamın,kendimi olan sözümden ileri gidemeyeceğini..

Evet soyutlamaya çalışsam da, seni düşüyorum ve bölece uzuyor..bu düşünceler..Seni bu kadar, çok hissetmeme karşın ,öyle yansıtmama rağmen gene'de sana dökülememem,sessiz ve sakin kalmam ne garip,insanın kendini anlayamaması anlamaya çalışması,ben gibi çok zor bir düşünceden ,karmaşaya kadar yol alıyor..Belki bugün öylece sessiz bir şekilde,sen istemesen de ,kapanacak her şey; ne adım dillenecek dilinde, ne de hissedeceksin en azından ben böyle zannediyorum yada yeniden kaçmaya başladığım izlenimlerini sana yansıtıyorum... (Yanlış zaman,yanlış yerde olsak'da hisler, hissedilenler ,karmaşanın içinde gidip gelmek bile,bir an için başka bir yaşamda aynı yerde olmak gibi,'Rüzgar gibi dalgalıydı'..)Gidiyorum..gidebildiğimce..(kelimelerim karmaşık bir kavram da yuvarlanmak gibidir.. tek tek birleştir..başka bir şey çıkacaktır..)

12 Haziran 2009 Cuma


Artık bir son verin.. kadınlarımız neden halen mağdur bırakılıyor? Artık sessiz kalmayın hiç bir şeyi göz ardı etmeyin.. ne kadar ses o kadar hak..

Bu konu beni derinden yaralıyor..her kadını yaraladığı gibi, o kadar sessiz kalan ve sesini çıkartamayan mağdur ve savunmasız kadınlarımız var ki; bunun sayısı gittikçe artmakta ve çoğalmakta.

-Evinde kocasından şiddet gören kadın..

-Üvey babasından ve öz babasından tecavüze uğrayan kızlarımız..

-Kocası tarafından arkadaşına peşkeş çekilen kadınlarımız..vb..

Her saniye durmaksızın,şu an, şu saatte bile nicelerimiz sessiz bir şekilde bunun acısını çekmekte,nereye kadar susup oturabiliriz ve daha ne kadar korkup kaçabiliriz kendimizden.bu beden bizim değil 'mi? söyleyin, daha ne kadar istemeden zorla tecavüze,tacize şiddete karşı koymaya çalışmadan iliklerimizdeki kanı tüketmelerine göz yumabiliriz.

Tecavüz yaşandığı zamanda kalmaz, mağdurun bütün ömrü boyunca yaşayacağı büyük bir yıkım yaratır. Tecavüz kurbanda travmaya sebep olur. Bu travmanın süresi sessizliğe dönerek, sene ve ay şeklinde travma yaşamasına içine gömülmesine,neden olur. Daha uzun sürede ise depresif etkiler, kendine zarar verme eğilimi, madde bağımlılığı, agresif davranışlar, algılama bozuklukları,kişilik bozuklukları, insanlara güvensizlik, ürkeklik, cinsel bozukluklar ve strese bağlı fiziksel rahatsızlıklar yaşar. Unutmuş gibi yapmak, susmak ya da kaçmak tecavüzün bütün bu etkilerini yok etmez. Dahası derinleştirir. Ömür boyu etkisi yaşanacak bu büyük incitilmişlik ile yaşamak ancak yaraların daha da derinleşmesine sebep olur. Hiç kimse tecavüze uğramayı istemez ve hiç kimse tecavüze uğramayı hak etmez. Sen de, ben de.

Hadi gelin elele verelim,korkmayalım,kaçmayalım sessiz kalmayalım tam tersine üstüne gidip yok edelim bütün bu iğrençlikleri,kimse hakketmiyor..ne sen ne ben ne de onlar..Bizler hakketmiyoruz..kadınlarımız!

Var olmayan..

Bütün, çoğul bedenler basitlik ardına saklanan, büyük aşk oyuncuları gibi büyük ve yüce bir sevgi yaşadıklarını sanarlar..hep dönüşümlü bir şekilde kirletirler bedenlerini,sevgilerini,aşklarını yaşamları arasında kaybederler bütün değerlerini hiç olmayan insanlar yanında..her gün biraz daha battıkça batarlar, güçsüz ve savunmasız bir cümlede kelimelerden daha anlamsız bir şekilde yürüyüp yol boyunca suratlarına takılan maske ardına saklanırlar.

Gitme

Sessiz kal,yeterince hemde çaresiz bir şekilde sessiz kal,ruhun bedenin'den çıksa bile belli etmeksizin göz ardı et her şeyi bir anda yokmuşum gibi git ..Hiç olmamışım,sende doğmamışım gibi dokunmamışsın gibi dudakların dudaklarımda alevlenmemiş gibi sessiz kal ve git.("GİTME")

11 Haziran 2009 Perşembe

Görünmez perde


Bugün gelişlerimden çok,gidişlerim oldu. Gene kendimi tanımaksızın attım;bilmediğim yollara,acayip bir karmaşanın içindeyim oysa,nedenli,nedensiz sorularım; yok oluşlar var.. oysa bu sefer görmüyorum bedenimdeki inişleri,çıkışlarımı...saymıyorum,perdelerin arkasına saklanıyor bütün varsayımlarımdaki ,düş olan, gelen beden çoğunlukları ,koşmak ve bitirmek,harcama hissi dayanıyor..yok oluşlarıma..neredeyim? neden böle bir gelişmenin içinde, kendimi harcıyorum bunu bile adlandıramayacak kadar, sessiz ve duygusuzum.
Sorulan cevaplara, yanıtsız bir şekilde tepkisizdim..beklentilerim bu yönde olmaksızın;çıkış yerine iniş gösterirken; evet biliyordum.. bu sefer kaçıyordum her zaman olduğu gibi ama bu sefer kendimi mecbur hissediyorum..duygularıma dokunmak ne kadar da zor oysa, her zaman dokunduklarını sanırken büyük bir yanılgının içinde yuvarlanmaları dinmiyor..gerçek şu ki, kimse farkında değil ne kadar büyük bir şeyin içinde yuvarlanıyorum ve yuvarlıyorum ..tepetaklak ediyorum ve yıpratıyorum..Aynı düş gezgini gibi bütün zehirimi akıtacak yeri şaşırıyorum ve her seferinde yanlış yere, sıçrayıp yayılıyorum, sessiz sakin bir serzeniş gibi...Atan bir kalbi yok sayıp, yerine başkasını alıp, yerine başkasıyla değiştirmek kadar acı bir şey bu hissediklerim ...kapalı veya açık bir cam kadar, umursamaz bir şekilde izlemek hayatı yada tam tersini yapıp bir yerden ipini çekip, küt diye yerine indirmek beraberinde..yada sadece susmak,kalıplara değmemiş bir çöküş.

31 Mayıs 2009 Pazar

Herşeye rağmen



İçimi ,dışımı dökmem lazım.Tutamıyorum, bütün her şeyi dışarı vurmak için , fazlasıyla istekli olduğumu gördüm bugün,nasıl başlanır; onu da bilmiyorum.sinirli ve oldukça asabiyim bugün ne olacaksa olsun,ne patlayacaksa patlasın ,umrum da değil gibi gözükse de umrum da fazlasıyla ,karşılıklı sandığım oyun tümcesi benden habersiz ışıklarını yakmış bile ama nedense benim yandığını sandığım ışıklar, bana ters tarafını göstermiş de, benim haberim yokmuş.

Hiç,bu kadar yalnız ve yarım hissetmedim kendimi, elimde avucumda; kalanların değerini hesap etme gereği bile var mı diye düşünmedim ben,anlık yaşamaktan daha farklı bir süzgeçti. Benimkisi ,hislerimi yalnız bırakamazdım...isteklerimi yarım bir şekilde de bırakamazdım..Anlık sinirlerim baş gösterirken bende haddi hesabı nereye gider ,dokunur mu diye de alt üst etmedim.. duyguları oluruna bırakmıştım.. bilseydim bu kadar ani ve gereksiz bir şekilde kötü sonuç doğuracağını mantıksız davranarak elimi kolumu bağlayan ipliği,keser atardım.Azda olsa mantık vardı.Ama insan hislerin den bu kadar emin tavırlarla ilerlediğinde düşünmek yerine bütün bedenini,beynini bırakıyor akışına sadece ve sadece yaşamak için yaşıyor.. bütün anlamlı veya anlamsız duygularını bir yerde buluşturmaya çabalıyor.sanırım,bende öyle yaptım..pişmanlık duymadım duymuyorum.. halende belki böle olması gerek belki de daha farklı olabilirdi de gene konduramıyorum noktayı,sıfatlarıma ve ara veriyorum.. yeniden başladığım sigaramın dumanında kendimi..Her şeye rağmen seni seviyorum...

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Sen ki bana çok yakınsın


Bugün, güneş doğmadı.sanki yanı başıma gümbürdedi hayat bana doğru,gelemedim sana o kadar yoğun bir şekilde kalbimin hissizliğine dokundum ki, içimdeki kırgınlıklar yer etti... duvarlara karşı sessiz kalmayı başardı yine...içimdeki derin başlangıç noktaları,bir bana bir sana doğru gidip geldi. Bütün anlamsızlıklar,sanki bir geliş, gidiş hapsini sonlandırmak yerine, çok uzağa kaymaya başladı. başlangıçların sona gideceğini şimdiden hayal ederken ben,son yerine yeni yeni başlangıçlar türemeye başladı.

Sessizlik istedim. İğrenti geldi ...belki bu kadar hassasiyet bütün ilgilerin beni uzağa çekmesini istedim kaybolmak istedim kendi çığlıklarımda,saçma gereksiz bir şekilde yok olmak derecesinde öldürmek istedim ;bütün fonksiyonlarımı kendi kendimin cinayetine sebebiyet vermek istedim.Ruhsuz olmak varken ruhlu olmamayı tercih ettim,duygularımı benliğim yerine geçmemesini sağlamak yerine, bendeki düşünce boşluklarını takıntılarının sadece bencilce düşünceden ibaret olduğunu gördüm,görmeme gibi bir şansım yoktu ve de olamayacaktı.Belki çok geçti ,belkide çok erken, neden buradayız?..neden bütün boşluklarıma şuan bir cevap verme mecburiyeti içindeyim..Bizler ,sizler belki benim gibi değilsiniz ama ben hep bir boşluğun içinde yuvarlanmaktayım,kendimi bulmaya çalışmaktayım... çözümsüzlüğün noktasında ne isteğimi biliyorken aklımın bazen beni bir karışıklık içinde yuvarlanmama sebep oluyor,yada her seferinde bilerek yuvarlıyorum, kendimdeki bütün olumlu hallerimi bile sürdürüyorum her şeyin peşinden,içimdeki ruhsuzlukların,boşluklarla dolu olduğu bir bedenim bazen bazen de aşk dolu bir kadın oluyorum sessizliğim artıyor .. içimdeki kadın, bana doğru geliyor ve ben oluyor..Sense bedenimdeki orgazmların akışına neden olup, bütün benliğimle sana doru gelip, var olup aynı anda yok olmayı istiyor...

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Gün Doğmadan. ..

Sen vardın. Her yerimde sen ,bütün parmak ucları nın izi, bedenimde savaşır bir şekilde dururken, bir anlık öfkeyle yok etmek istedim.. Sanki bedenim bütün izleri suyla silenecek gibi geldi ,bırakmak geldi kendimi, içim dışım bencilleşti görmeksizin sızarcasına hiç ses etmeden parmak aralarından sıkıca bağlayıp ardı ,ardına sıralanmasını bekledim cümlelerin, sanki bir den her şey dağılır gibi yeniden ,yer yaptın bedenimde.

Bedenim ıssızlaştı,dokunuşlarım gittikçe hızlanmaya başladı.Gündüzler gecelerden, geceler gündüzlerden doğar gibi bana doğru bir basınç uygulamaya başladı. Olmaksızın yeniden başladım bütün haykırışlara ,suskunluğum anlam kazanır mı sevişmelerden, tenime yavaş bir şekilde nefes alamayacak kadar savunmasız kalır mıyım? yoksa her batışın bir açışı var diye bütün kandırmacalar; hep gelip gitmekle mi meşguliyetini sürdürür bilmiyorum, bilmek te istemiyorum.Kaybolan sayfalarımı kesilmeden bu kadar hızlı bir şekilde bulmak beni korkutsa da, devamı gelmeye başlıyor,durmaksızın çeviriyorum devamlı; yanmakta olan mumlarım her seferinde sönmekte ısrar etse de yeniden yakmaya devam ederek, tüketmekten çekinmediğimi görüyorum.


13 Mayıs 2009 Çarşamba


İnsan beyni aynı savaş alanı gibidir.En çokta hislerinin gidip gelmesi yok olup yeniden kazanılması gibi karma karışık bir kavram ardına saklanan kandırmacalar ardına gelen, kendini çelişkiler içinde boğuk bir şekilde ne yapacağının bilinmezliği içinde kıvranıp durur.

Sanırım bugün benim günüm, kendimi o kadar donuk hissediyorum ki ,bir çıkış yolu değilde sadece her şeyden birden bire soyutlama mekanizması yaratmış gibiyim,gözlerim derin bir uzaklığa dalıp gidiyor. beynim ise oldukça dolu olmasına karşın bomboş gibi ,bir şeyleri kurcalamak yerine ,içimden sadece unutmak ve duygularımı hemen yok etmek geliyor. tıpkı hiçbir şey olmamış gibi boş koymak dibine kadar hemde,ne olur ne olmaz diye düşünmeden aniden sarsılmadan gözlerimin , ellerimin dudaklarımın nasır bağlamasını istiyorum. Bedenimden geçen dokunuşların anlamını yitirmek ve heyecanımı kaybetmek, bir dokunuş gelir bir dokunuş etkisini kaybedecek mi diye kendimi hırpalarmışım düşüncesini aklımdan silmek, hemde hiç bedenimde ellerinin savaşmadığını kendimi kandırarak ikna etme çabalarımın bir an evel yok olmasını beklerken ben ,bunun yetersiz bir şekilde kalacağını elbet tahmin edebiliyorum.

Peki yeterli yetersiz olan kim? yada sorun ne bağışık bir bedene mi saklanmak olay,kolayca kendini kaptırmadan birden bire hiç var olmanı görmeden,silik bir şekilde yerin dibine gömülmek mi amaç yoksa ? nedensiz sebepsiz soluk bir yaşam istediklerin ardından kendini alan gibi görüp ,bütün golleri oysa kendi kalene mi atmak amaç düşündürücü olgular hep beni yorar üstü silik bir cümle olarak kalsın bu sözler anlam sıfatı henüz koyulmamışken..

10 Mayıs 2009 Pazar

İçine alır seni kapar ağzını varsın olmasın yok olsun, heryerden bir zerre çırpınış gibi inersin, damlayan sular benden bir ses olur gibi inlermiş meğer..


Ses olurmu dşüncelerim diye düşünür gezinirsin , içini kaplayan yokluklardan kendine istekler yapıp yapıp ters köşe yatarmış, gözün önünden geçermiş farkında olmaksızın içine hapsedecek kadar kanarmış ,açılırmış açıldıkça yıpranırmış acımazmış bütün esirgenen şeyler hiç var olamamış hayalmiş kafanda kurulan kurgulara kıyafet giydirmek gibi boyanırmış bütün cümleleler ,anlamsız gelirmiş bütün istekler yapılan şeyler zahmetsizce silinir gidermiş ,aynı içinin dolması taşması gibi ,yüzündeki mimiklerin eseriymiş her gün bir çizik gibi belirirmiş.

Zamanları harcamak istedim oysa gel git zamn bütün herşeyi baştan sona batirip çıkarmak , yada geçtiğim yollardan bir daha geçmeyip bütün herşeyi fazlaca üstümden atıp çıplak kalmak istedim ,bir an hiç perde ardından bakmamacasına silt bir geçiş gibi ,yeniden başa sarım ikinci bölümüne geçmek farklı bir bakış açısından sürüp dile gelen suskunluğun susmamış halindeki maske ardındaki kahkalardan, kendime sadece boyalı kelimeler cümleler yaparak hiç biyere varamamak gibi tükenip gitmek , her gün biraz daha belkide tam tersi...




Hayat ne kadar çarpılır..


O kadar gelmek gitmek istedim..

Bırakmak istedim geçmişi şimdikileri sevdiklerimi ,sevmediklerimi hiç hayatımda var olmadıklarını zanederek yaşamak istedim hayatımın devamını,o kadar büyük bir basınç uyguladıki geçmişim bana geri geri başa dönüşten çocukluğuma döneşmek iştedi bedenim, tıpki bendeki sıcak soguk gibi eşelemeye çalıştı yeniden bazen var veya yok olduğumdan şüpelenir gibi olurcasına kayboldum, sanki o kadar tatminsiz soyut bir bedenin içindeydimki ne kendimi ne insanları görebilecek kadar biliçliydim yada deyildim..

Bi an olsun bırakmak istedim sonu olmayan cümlelerle başlamak istedim sana doğru yada düşünceler karıştı ,beynimde çatışma içinde eşelemek bile istemedim aynı senaryodan çok farklıydı. fügüranlarda aynı deyildi zaten yabancı bir ben gördüm sende hoşuma da gitmedi diyemem kaybolmak istercesine tutsak olmak belkide yada tatmadığım bir yaşanmışlığın ardından gelen sebepsiz soru işaretleri oysa daha farklı deyilmidr yada bilindik bu sahne tozunu ben fazlaca yuttum sanırm..

5 Nisan 2009 Pazar

Hiçliklerimden başka..

Kayıp oldu bedenim, çığlıklar atar oldum duymamacasına belki de çaresizdi nedenlerim, o kadar savruk kaldı ki şaşıramadım bile, o kadar yokum ben, o kadar masum, o kadar sessizim ne kaldı elimde? Bedenlere sığamayan hiçliklerimden başka!

Olamayışlar..

Rüzgar zamandır.

Zamanı, dile getiren insan insanı zamana kazandıran,

hiçliklerle,keşkelerle dolu olan hayatsız olamayışlar.

Nedensiz benler, yüzümdeki olamayışların maske haline

gelip geri bana dönmesi..

1 Nisan 2009 Çarşamba

Hayatımdaki boşluklar Mim'i


Nerden başlasam bilmiyorum cidden ,tam üstüne geldi bu mim merakla bekliyorsundur .. acaba "Mor kedi" ne cevap verecek diye, tam oturaklı oldu boş kalan kısımları adlarını koymanla bir olacak bu mim ha ne dersin:) peki bakalım korkmuyorum artık aşıcam şimdi geçmişimi çünkü bu sorular beni yeniden sorguluyor başlıyorum...

1. Çocukken …………… kaçırdım.

Ben çocukken yaramazlık konusunda ölçüyü fazla kaçırmışım,servisi benimde kaçırdığım oldu bu arada..

2. Çocukken …………… yoksundum.

Ben çocukken, ailemden en çokta annemden yoksundum,onların sevgi göstergesi bana istemediğim yeni oyuncaklar almaktı,aslında sadece isteğim onlardı.

3. Çocukken …………… yaralanmış olabilirim.

Evet en canımı acıtan ,acıtmak'tan vazgeçmeyen soru bu galiba, benim yanıtlarım senin ki kadar kısa olamaycak herhalde!Annem beni teyzemler de bırakırdı hep,ben küçüklüğümü hiç bir zaman aile sıcaklığında geçirmedim..

4. Çocukken …………… olmayı hayal ederdim.

Çocukken ressam olmayı hayal ederdim ,yeteneğim oldukça vardı hala'da çiziyorum ama şuan sadece bir yazar olmayı hayal ediyorum..birde iyi bir dansçı olmak beraberinde;)

5. Çocukken …………… isterdim.

Annemin beni çok sevmesini isterdim..Ailemle hep bir arada olmasını isterdim,kavga etmemelerini...

6. Evimizde asla yeterli ………. olmadı.

Sevgileri hiç yeterli olmadı..

7. Çocukken daha fazla ……….. ihtiyaç duyardım.

Babam hep yanımdaydı hatta kardeşimden daha şanslı olduğuma inanır, ama annem hep yetersizdi. oda severdi ama beni, hep arkasından ağlayarak bırakırdı..

8.Bir daha asla ………. göremeyeceğim için üzgünüm.

Liseden beraber gülüp, beraber eğlenip ,ağladığımız her anımızı bir arada geçirdiğim bir arkadaşım vardı. Burcu seni çok özlüyorum:(

9. Yıllar boyunca ……… merak ettim.

İnsanlar neden bu kadar ikiyüzlü ve aciz olduğunu hep merak ediyorum kendileri olmayı deneseler ya bir kerede!

10. …………. kaybımdan dolayı hep kendimi suçladım.

O kadar yetenekli bir kız olduğum halde ,her şeyi hep ertelediğim için kendimi suçluyorum..

Ne çabuk bitti bu mim de burada:) kendimi fazlasıyla eskilere götürdüm, "Melih" sayesinde ama kendime vermekte zorlandığım şeyleri azda olsa yanıtladığıma inanıyorum mim için teşekkürler...


30 Mart 2009 Pazartesi

Edepsiz Kırmızı


Aşk gel bak yanı başımda,bir kere ses et pusulu camından ,tozlu ayrıca çok sesli tutkulu ,akan bir gözyaşı kadar nefes kadar sıcak, nemli ve ateşli tatmin edicek kadarda varsayımlı, en az senin gibi içten ılık ılık akan su gibi, içinde hübürdeyen, damarlarındaki kan gibi alev alev kırmızı edepsizliği baş gösteren yakıcı tarik edici edepsiz kırmızı...

Usulca koynunda ,can bulacak kadar dirençli inlemelerini baş gösterecek kadar sessiz

direnişleri oldukça edepsiz

ya seversin ,ya yakarsın,ya oynarsın onunla sevilmeye beceremeyen

tatminsizlikleri baş gösteren sessiz odada kendine ben yapmaya çalışan oyuncak dünyanın yoksun renkleri yaşamsız ,yaşamyı beceremeyen hayatında

sadece baş gösteren edepsiz kırmızı..

25 Mart 2009 Çarşamba

Geçmişlik..


Gelmişlik,geçmişlik yaşamda neden hep çaresizliğe baş koymak?yastığa baş koyar gibi bütün umutsuzlukları bir dert haline getiren bir damla damla göl olurcasına ,içine her şeyi koyup serzeniş inlemeleri gibi,bir bir hayat vermek yeni doğan bir bebek gibi, göğsüme bastırdım bütün sancılarımı kapandığını sandığım yaralarım, bir bir açılmış ,ben kapandığını sanarken...

11 Mart 2009 Çarşamba

Var OLmayan Hikaye

Tanınmadık yüzler, her yer oldukça yabancı ,hiç olmadığım bir yer ve yabancı suratlara hesap verme mecburiyeti ,baskın oldukça çelimsiz bir kitap üstünde unuttuğum sen ,hiçbir şey söylemeden çıkıyorum kapıya oldukça sert bir şekilde çarparak arkamda gülen dalga geçen sinirli asabi kişilikler sende içinde olmak üzere, aşağı inerken hissediyorum arkamdan geldiğini ama seni hatırlamıyorum oldukça uzağa gitmek isterken koşar adımlarla kolumdan tutup ,hiçbir şeyin düşündüğüm gibi olmadığını bir kaç kere anlatıyorsun ama, hafızam yitip gittiğini bile anımsamayarak baskıcı bir şekilde sigaranın dumanını suratıma üflerken sen, nefesinin sıcaklığını hissederken ben kendimi o an senden alamayışımı hatırlıyorum ve bütün bu olanların anlamsız veya anlamlı taraflarını düşünmeden baskın çıkıyorsun, yada ben öyle görüyorum seni görmek istediğim gibimi bakıyorum hala nedensiz sorular beynimde belirtilerini bir kere bile elden bırakmamak adına ruhumla savaşırken ben sen kimdin? yada kendimi unutturacak kadar gerçekten baskın mıydın?

-Sen ,sen diyordun bir şeyler geveliyordun.

-Hala sen bendemisin diye bir soru ,iki kaşımın ortasındaki çizgiler bu kadar 'mı belirginleşti?

Elimden tutup hiç bilmediğim bir yere götürmüştün orası o kadar yabancı olmasına rağmen, balkonunun o kadar geniş demir parmaklıkları vardı ki ,uzaktan bile görebiliyordum tozlanmaları,ellerin o kadar sıcaktı ki iki elinin arasında, o kadar küçük kalmıştı ki suratım ,ama gözlerim 'den gelen yaşları öperek kuruttuğunu o kadar iyi anımsıyorum ki, iki elimden tutup beni yatağa oturtup elimi dudaklarına götürüp öpüp ,beni kendine çekmen beni çok zorluyordu ,gitmek istiyor gibiydim senden korkmak değildi ama senden kaçmam daha iyi gelecek gibi içimde bir yanılsama vardı..

Gitmeliydim ve bir hikaye bura'da yarım kalmalıydı çünkü seni tanımıyordum ve yaşamıyordum..

14 Ocak 2009 Çarşamba

Benliğimle cebeleşiyorum..

Bütün rafları aşağı indirip, yeniden düzenledim, ama istediğim gibi olmadı ...yeni baştan başladım, ama koyduğum eşyalar bir, bir düştü kırıldı ,içim parça, parça gözlerim derin bir uzaklıkta kaybolurcasına içine çekti hislerimi, gel diyordu ama olmuyordu ne gelebilecek takadım vardı, ne de gelmesini bekleyecek sabrım ,dayanmak o kadar zor ki bazen karşındaki bunu göremeyecek kadar körmüş yada ortada kafaları karıştıracak başka anlamlara anlam katmanın hissizliği mi vardı ,buna ben hiç bir zaman yanıt verecek kadar düşünmedim, düşünmekte istemem ,ya koyarsın suyu yada boş kalır kendi anlamsızlığını yok etmeye başlarcasına en derinlerinde kaybolmayı kendine yeğler..

Sebepsiz kaçışlar, baş döndürücü olmaya başlar, hissetmek bile istemezsin olacağını bile, bile istemezsin , aynı yerde olduğunu bilmek bile ondan uzak olmayı seçer, her defasında yeni baştan çözümlerin ,çözümsüzlüğünü bekleyene kadardır, bir gün vazgeçeceksindir ,ona göre başından beri o öyle düşünür ama oda bırakmak istemez yada ister, büyük bir deliktir, acı ve aşk koca bir yaşamda , kaybolmaktır ,ayak izlerini görmemecesine, parmak uçlarını bile artık sana hissedemeyecek kadar derindir, oysa aşk..

Oysa oda bilir.. yanyana olduğumuzda kulaklarımızın en büyük derecedeki gürültüyü duyamayacak kadar sağırdır kulaklarımız ,ve birbirimizin ateşi bizi yakacak kadar tutsaktır, ne gidebilirisin ,nede kalabilirsin, çıkmaz bir yolsa sapmış şaşkın bir insan gibi kendi kasırganı bile yetersiz geleceğini görmek gibi gözlerinin yaşlarının acının bile geçirmez bir çeliği bile yakacak kadar sessiz girer ,çıkmamacasına seni sevmek huzur sen ise ruhumsun ne senle nede sensiz..

;;